Yaşayan edebiyat çınarlarına vefa
Canan Kapucu / hobitat.com
***
Gelenek gözlerimizden akan geçmişe özlem düsturudur. Gelenek, Mevlana‘nın mesnevisinde kulaklarımızı hüzün dalgalarıyla dalgalandıran bir Ney taksimidir. Gelenek, geçmiş ile gelecek arasına bağlanan bir bağlaç imidir. Seküler dünyada bir yapraktır belki tutunulacak geleneksel öz, belki bir ebru fırçası… Her şeyden ziyade gelenek yıllanmış yaşamları ile sanatkarlarımız, bestekarlarımızdır. Peki biz vefa beldesinde geleneğimizin ellerinden mi kollarından mı tutuyoruz. Ve bu beldede yaşayan sanat abidelerimizi anmaktır belki yetim bıraktığımız gelenek özlerini anmak. Yaşayan edebiyat çınarlarına vefa duygusunu ne kadar hatırlıyoruz?
Yaşayan Kültür Simalarımız
Niyazi Sayın, yaşayan bir Ney simasıdır ki, müziğin gıdasal ve devasal üslubuyla öyle bütünleşmiştir ki, genel geçer bir söz olan ” Müzik ruhun gıdasıdır” sloganına ruhuyla muhalefet eder. “Ruh müziğin gıdasıdır” yorumu ile, ESKADER ödül töreninde vermiş olduğu bir resital ile, biz genç dinleyicileri ruh-gıda ikilisinde düşünceye sevk etmiştir.
Orhan Okay ise bir Tanpınar torunudur. Edebiyat çınarlarındandır. Geçmiş gelecek köprüsünde gençlerle olan üslubu öyle hoştur ki, üslupsal bir köprüdür gönlümüzdeki… Ahmed Hamdi Tanpınar ile ilgili hatıraları, Mehmed Kaplan ile yaşadıkları bir anı silsilesi olarak sunulur genç dimağlara… Lakin bu hatıralar, yaşayan geleneksel abidelerimizi tanıdıkça yerleşir düşünceler filmografimize…
Sezai Karakoç ise kapısı çalınmayı bekleyen bir Mona Rosa şövalyesidir. Sedat Umran, Mustafa Kutlu…
Üç noktaların uzatılacağı nice isim ve nice dünya vardır vefa beldelerimize uğramayan…