Alzheimer’a karşı koruyucu zırh! Hastalık riskini en aza indiriyor
Akdeniz tipi sağlıklı beslenmenin yaşam tarzına dönüşmesi, Alzheimer riskinin azalmasında büyük önem taşıyor. İyi Yaşam ve Beslenme Uzmanı Dilara Koçak yazdı… (Milliyet) Alzheimer’a karşı koruyucu zırh! Hastalık riskini en aza indiriyor.
Hep genç kalmak istesek de yaşlanma, daha doğru bir terimle “yaş alma” kaçınılmaz bir gerçek. Demans, halk diliyle “bunama” ilerleyen yaşlarla birlikte görülme sıklığı artan ciddi bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Tüm demans tipleri arasında en sık görülen şekli ise Alzheimer hastalığı. Öyle ki TÜİK’in bu yıl yayınladığı rapora göre, Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların sayısı 2015 yılından bu yana bir artışa sahip. Ülkemizde 600 binden fazla birey, Alzheimer ile mücadele ediyor.
Alzheimer hastalığında en temel sorun bellek bozukluğunda görülüyor. Hatta hastalığın ileri evresinde bilişsel ve motor işlevlerde bozukluklar, çiğneme ve yutma gibi beslenme güçlükleri de sıklıkla rastlanan durumlardan. Beslenme ile Alzheimer arasında doğrudan bir ilişki bulunduğundan bahsetmek mümkün değilse de bazı besinlerle ilişkili olabileceğine dair çalışmalar var. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla ben de güncel çalışmalardan yararlanarak beslenme konusunda nelere dikkat edilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlayalım istedim.
İlk olarak Alzheimerlı hastalarda beslenme sorununun sıklıkla görülebileceğinin altını çizmeliyim. Bu konuda sabırlı olup karşınızdaki kişiye zaman tanımanız gerekiyor. Yemeğini yavaş yavaş ve tane tane çiğnediğinden emin olun ve ona bunun için zaman tanıyın.
KORUYUCU VİTAMİN VE MİNERALLER
Araştırmalar, doğal besinlerden alınan E vitamininin artırılmasının bilişsel fonksiyon üzerinde olumlu yönleri olduğunu belirtiyor. E vitamini kaynaklarından yağlı tohumları beslenme planına dâhil etmek önemli. Bir diğeri ise B12 vitamini. Alzheimer hastalarında B12 eksikliğine çok sık rastlanıyor. B12 ve folik asit eksikliğinin plazma homosisteinini yükselttiğini ve bu durumun nöral hücreler için toksik etki gösterdiğini unutmamak lazım. Bu nedenle Alzheimerlı bireyler B12 ve folik asit açısından da takip edilmeli.
Son zamanlarda D vitamini eksikliğinin de bilişsel fonksiyonları olumsuz etkilediğine yönelik çalışmalar yapılıyor. Antioksidanlar, vitamin mineraller ve Omega 3’ün koruyucu etkisi ve hastalığın ilerlemesi konusunda engelleyici olması çalışma sonuçlarına göre ortak bir sonuç. Bu konuda yeterli ve dengeli beslenmek ilk hedefimiz olmalı. Aksi durumda hekim kontrolünde doğru takviye kullanımı çok büyük önem taşıyor.
Egzersiz hem fiziksel hem de ruhsal anlamda pozitif etki yaratır. Fiziksel aktivite sırasında dolaşıma salınan irisin adı verilen hormon, temelde enerji metabolizmasında rol oynasa da son yapılan araştırmalar bu hormonun hipokampüste nöronal büyümeyi teşvik ederek öğrenme ve hafıza konularında öneme sahip olduğunu gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün, 65 yaş üzeri bireyler için de haftada en az 150 dakika orta şiddette fiziksel aktivite önerdiğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var.
Sıcak ve samimi sosyal ilişkilerin de fiziksel aktivite kadar önemli olduğunu unutmayın. PLOS ONE dergisinde bu ay yayımlanan çalışmada, 70 ile 90 yaş arasındaki yetişkinlerin daha sık ve hoş sosyal etkileşimlerde bulundukları gün ve sonraki iki günde daha iyi bilişsel performansa sahip olduklarının saptandığı belirtiliyor. Kovid-19 yüzünden sosyalleşmenin de azalmasıyla Alzheimer hastalığı ve diğer demanslardan ölümlerin yüzde 16 oranında arttığı da çalışmanın sonuçları arasında yer alıyor.
Akdeniz diyeti tedavi edici Akdeniz diyetinin beyni, hafıza kaybı ve bunamaya neden olabilecek protein birikintilerinden ve beyin atrofisinden koruyabileceğini biliyor musunuz? Alzheimer hastalığında beyindeki nöronlar zarar görmeye başlar. Nöronların ölümünden, büyük ölçüde bireylerin beyinlerindeki belirli protein birikintileri sorumludur. (Nöronlar arasında kümeler plaklar- oluşturan sbeta-amiloid proteinleri ve tau proteinleri). Ek olarak, etkilenen kişilerde hızla ilerleyen bir atrofi, yani beyin hacminde küçülme gözlemlenebilir. Bunun sonuçları, hafıza kaybı, yönelim bozukluğu, çiğneme güçlüğü gibi sık görülen Alzheimer semptomlarıdır.
Akdeniz diyeti, besin örüntüsüyle beyindeki protein birikintilerine ve beyin atrofisine karşı koruma sağlayabilir. Örneğin 65 yaş üstü demansı olmayan 2 bin 258 katılımcının 4 yıl takip edildiği bir araştırmada, Akdeniz diyetine uyumlu olanlarda Alzheimer riskinin azaldığı belirtiliyor. Yine benzer özellik gösteren DASH diyeti uygulayanlarda da beyin fonksiyonlarında anlamlı gelişmeler tespit edilmiş.
Neurology dergisinde geçtiğimiz aylarda yayımlanan çalışmada ise ortalama yaşı 70 olan toplam 512 katılımcı değerlendirilmiş: Hafıza testlerinde, Akdeniz diyetine uymayan katılımcılar, düzenli olarak balık, sebze ve meyve yiyenlere göre daha kötü performans göstermiş. Akdeniz benzeri bir diyete daha yakın bir bağlılık ile daha yüksek hipokampus hacmi arasında da önemli bir pozitif ilişki gözlemlenmiş. Hipokampus, beynin hafızanın kontrol merkezi olarak kabul edilen bir alanı; bu alanın Alzheimerda erken ve şiddetli bir şekilde küçüldüğünü hatırlatmakta fayda var. Özetle Akdeniz tipi sağlıklı beslenmenin yaşam tarzına dönüşmesi, Alzheimer riskinin azalmasında büyük önem taşıyor.
MİKROBİYOTANIZI İYİLEŞTİRİN
Alzheimer hastalığında kabızlık da sık görülen semptomlardan. Bağırsakların 2. beynimiz olarak nitelendirildiğini düşünürsek bu durum kişinin hem psikolojik hem de fizyolojik durumunu önemli oranda etkiler.
Scientific Reports dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, bağırsak bakterilerinin Alzheimer hastalığının gelişimini hızlandırabileceğini belirtiyor. Araştırmacılara göre, sonuçlar, hastalığın önlenmesi ve tedavisi için yeni fırsatlara kapı açıyor. Bağırsak sağlığını iyileştirmek için prebiyotik ve probiyotik besinleri beslenme planına dâhil etmekte fayda var.
Alıntı
Kaynak : Milliyet